Bu zihniyetin tezâhürleri, bazen kendi ırkını, soyunu, kabilesini, rengini üstün görme şeklinde şeklinde görülmektedir. Bazen de kendi mezhebini, meşrebini, ideolojisini üstün görme şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Bu anlayış, dostluk ve kardeşliğin yerine kin ve nefreti, adalet ve merhametin yerine zulüm ve haksızlığı, birlik ve beraberliğin yerine tefrika ve ayrımcılığı getirir. Unutmayalım ki ilk defa üstünlük iddiasında bulunan; “Ben ondan (Adem’den) daha hayırlıyım. Beni bir ateşten yarattın; onu ise bir çamurdan yarattın” [1] diyen ve Allah’ın emrine karşı gelen şeytandır.
Tirmizi, Birr 16, (1925); Ebu Davud, Edeb 66, (4941)
Son üç günümüz bizim sokaktaki zavallı bir kediciğin bağırtılarını dinlemekle geçti. O kadar içten ve acıklı bağırıyordu ki; önceleri umursamadım pek ama sonra çocuklar gözüne bir çöp battığını ve o yüzden bağırdığını söyleyince o kadar üzüldüm ki, garip bir şekilde empati yaptım. Çok acılı bir durumdu muhakkak.
-İnsanlar arasında ne gül, ne de tebessüm et, yılışık olma.
-Olgunluğa erişmemiş yeni yetişmelerle çok konuşma, senli benli olma.
-Evlilik hayatının tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek duruma gelmedikçe evlenme. Önce ilim sahibi ol, sonra helal mal kazan, sonra da evlen.
Islâm dini, merhametli olmayı mı gerektirir? Islâm dini, merhamet, yardım severlik ve hoşgörülü olmak ve adalet üzerine kurulmuş bir dindir. Bu dine inananlar birbirine acımalı ve nazik davranmalıdır.
Bir Ayet:"
Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor. " (Nahl, 16/90)
Kötü zann, fena tahmin, şüphe "Sû" "fenalık, kötülük" demektir.
"Sû-i hareket (kötü davranış)", "sûi ahlâk (kötü ahlâk)", "sû-i niyet (kötü niyet)" vb. gibi, "sû-izan" da, "kötü zan" anlamındadır. "Sû" kelimesi, verilen örnekler ve benzerlerinde, daima, "sıfat" anlamını ifade eder.
"Zan" kelimesi ise, "sanma; farz ve tahmin etme; ihtimâle göre hükmetme" demek olduğu gibi, "şek, şüphe, tereddüd, vehim, hayâl" gibi anlamlara da gelir.
Bugün yeryüzündeki bütün insanlar bu iki insanın aile hayatının meyveleridir.
Mıknatısın artı ve eksi kutuplarının birbirini çekmesi gibi, erkek ve kadın arasında benzeri bir çekim vardır. Bu çekimin neticesi olarak, taraflar nikah akdiyle aile hayatını kurarlar, bir araya gelirler.
Aile ve aile fertlerinin karşılıklı görevleri pedagoji, sosyoloji, hukuk vb. bilimlerin alanına giren önemli konulardan biridir. Bu bilimlerin her biri, farklı bir açıdan bu konuya yaklaşmıştır. Biz burada bu yaklaşımların tümüne değinecek durumda değiliz. Sadece konuya bir eğitimci gözüyle bakıp neşeli ve huzurlu bir hayat için gerekli olan hususları açıklamak istiyoruz. Bu amaçla karı kocanın görevlerini üç bölümde ele alıyoruz:
1- İstemediğin biriyle evlendiysen ona ihanet edebilir, başkasıyla aşk yaşayabilirsin.
2- Kötü bir olaydan sonra içki içip etrafı dağıtmalısın.
3- Sevdiğin kişi başkasıyla evlendiyse onların yuvasını bozmalısın.
4- Kötüler daima güçlüdür iyiler ezilmeye mahkumdur.
5- Her dizide yeni elbiseler, ayakkabılar olmalı, alışveriş için hep lüks yerler tercih edilmelidir.